Söke Tarihi
1845
15:51
26.11.2019
Söke'nin Tarihi         Söke, coğrafi konum olarak tarih boyunca önemli bir bölgede yer almıştır. Söke'deki ilk yerleşme milattan önce Geç Bronz çağında gerçekleşmiştir. Daha sonra Arzava insanları burada yaşamış, bir Karia şehri olan Arkaik Priene muhtemelen burada kurulmuştur. Söke arkaik şehirlerin, eski kervan yollarının bağlantı noktasındadır. 10. yüzyılda Hristiyanların iki kutsal dağına çok yakındır. Bunlardan biri bugünün Beşparmak Dağı olan Latmos, Söke'nin karşısındadır. Diğeri ise Söke'nin eteklerinde kurulu olduğu Mykale yani Samsun Dağı'dır. Söke ilk kurulduğu yıllarda dönemin önemli limanlarından olan Balat ve Kuşadası Limanları'na giden kervan yolunun üzerindedir. Bu nedenle kervanların dinlenme noktası ile başlayan gelişme, bir pazar yerine ve sonraları bir şehre dönüşmüş olmalıdır.   Söke, Hititler, Luviler, Arzavalılar, Karyalılar, İonlar, Persler, Makedonyalılar, Romalılar ve Bizansların hâkimiyetleri altında kalmış, 1071 yılındaki Malazgirt Savaşı'ndan sonra farklı Türkmen grupları Batı Anadolu'ya, Ege Denizi'ne ulaşmışlardır. Beşparmak Dağı'nda Türklere ait çok eski mezarlara rastlanmaktadır. 1148 yılında II. Haçlı Seferi'nin ikinci kolu Fransa Kralı VII. Louis'in komutasında Milet önlerinde gemilerden inerek, Denizli'ye kadar ulaşmış, burada Selçuklu Sultanı I.Mesut ile savaşarak ağır bir yenilgiye uğramıştır. Söke ve çevresinin ilk fethi 1176 yılında gerçekleşmiştir.1176 yılında Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan'ın I. Manuel'e karşı kazandığı zafer sonrası Türkler, Batı Anadolu'yu ve bu arada B.Menderes boylarını tekrar fethettiler. Türk kuvvetleri bazı kaleleri alarak Ege Denizi'ne kadar ulaşmışlardı, fakat İmparator I. Manuel, bu yöreleri geri almayı başarmıştı. 1220 yıllarından sonra Anadolu'nun karşılaştığı Moğol istilası sonucu Türkmenler Orta Asya'dan ve yoğun yerleşme merkezleri olan Azerbaycan'dan Anadolu'ya göç etmek zorunda kalmışlardır. İlhanlı (Moğol) hanları, verginin temel kaynağı olan tarım alanlarından uzaklaştırmak için Oğuz Boyları'nı Batı sınırlarına sürmeye zorluyorlardı. Bu zoraki, dehşet verici göç birçok Türkmeni yerlerinden etmiş, Türkmenler hayatta kalabilmek için yeni yurt arayışına başlamış, bunun sonucunda 1200'lü yıllardan sonra yoğun olarak bu topraklara gelmişlerdir. Türkmenler Anadolu'da Moğollara direniş göstermişlerdir. İlhanlılara boyun eğmek zorunda kalsalar da yakaladıkları her fırsatta bağımsızlıkları için mücadele etmişlerdir. 1262 yıllarında Anadolu'da iki farklı siyası yapı ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri Anadolu'da İlhanlıların kontrolü altında olan Selçuklu Devleti ve diğeri Selçuklunun batı sınırında kurulmuş olan Türk Beylikleri ile Bizans topraklarını ele geçirerek kurulmuş olan beyliklerdir. Selçuklu Devleti'nin Sivas valisi olan Bahaeddin Bey'in oğlu olan Menteşe Bey 1282 yılında Aydın ve çevresini Bizans'tan alınca Türk Tarihi devri açılmıştır. XIII. yüzyılın ikinci yarısında Sahil Beyi Menteşe'nin B. Menderes boylarındaki fetihleriyle başlamış (1280-1282); damadı Sasa Bey tarafından da tamamlanmıştır.(1307)  Büyük Menderes'ten itibaren Tire, Birgi ve Ayasuluğ taraflarını Menteşe Bey'in damadı Sasa Bey 1304 yılında almıştır. Fakat Sasa Beye rakip çıkan Germiyan Subaşısı Mehmed Bey buraları 1307 yılında almıştır. Aralarındaki muharebede Sasa Bey maktul olmuştur  XIV. yüzyıl başlarında, Kütahya, Afyon ve Denizli dolaylarında gittikçe kuvvetlenen Germiyan Beyliği de Bizans sınırları boyunca batıya doğru sürekli akınlar yapmıştır. Başlangıçta Germiyanoğlu hizmetinde iken sonradan Aydıneli'ne daha önce gelmiş olan Sasa Bey'in çağırması üzerine onunla işbirliği yapan Aydın Oğulları, Aydıneli'nin fethinde büyük rol oynamışlardır; fakat çok geçmeden Sasa Bey ile Aydınoğlu Mehmed Bey'in arası açılmış, birbirleriyle yaptıkları savaşların sonunda Sasa Bey müttefikleri olan Hristiyanlarla birlikte bertaraf edilmiştir. Böylece rakipsiz kalan Aydınoğullarıda Aydıneli'ne tamamıyla hâkim olmuşlardır   Aydınoğlu Mehmet Bey diye anılan Mübariz-üd-din Gazi Mehmet Bey'in babasının Aydın Bey olduğu, ya da Aydın isimli bir aşirete mensup olduğu bugüne kadar aydınlatılamamıştır.(Söke Bir Güzel Anadolu I s:176-178 İsmail Caner Genç) Bölgenin Türkler tarafından ele geçirilmesinden sonra değişik Türkmen grupları buralara yerleşmişlerdir. Söke Çayı çevresine yerleşip, daha sonra köy olarak adlandırılan birçok yerleşimler olmuştur. Bu yerleşimlerden biride bazı bilim adamları tarafından Arkaik Priene ya da  Naulochon'un bulunduğu yer olarak tahmin edilen Kışlaaltı denen yerdir. (Söke Bir Güzel Anadolu II s:244-245 İsmail Caner Genç). Burada Bizanslar da yaşamıştır. Türkler Kışlaaltı mevkiine yerleştikten sonra buraya "Akçaşehir" denmekteydi. Söke, buraya göre biraz daha kuzeyde kurulmuştur. Osmanlı kayıtlarında bazı belgelerde Akçaşehir'e bağlı Söke karyesi ismi geçmektedir. Akçaşehir nahiye olarak kabul edilirken Söke buraya bağlı bir köy olarak geçmektedir. Bir süre, Söke ve Akçaşehir aynı isimle anılmıştır. Daha sonraları Akçaşehir tamamen terk edilmiş, sadece Söke ismi kullanılmıştır.(Söke Bir Güzel Anadolu I s:180 İsmail Caner Genç)  Söke ile ilgili ilk kayıtlara 14.yy da ulaşılmaktadır. Bu zamanda Söke Ayasuluğa bağlı bir köydür.   Söke'nin İdari Gelişimi  
Söke Akçaşehir-i Aydın ???? Kaza 1308 Aydınoğulları Yönetimi
Kaza 1390 Osmanlı Yönetimi
Kaza Beylik Merkezi 1402 Menteşe Beyliği Yönetimi
Sancak Merkezi 1424 Menteşe Sancağı - Osmanlı Yönetimi
Sancak Merkezi 17.yy 1826-1831 Sığla ? Kaptanpaşa Eyaleti
Kaza (1855-1865) Sığla ? Aydın eyaleti (salname)
Kaza (1866-1867) İzmir ? Aydın eyaleti (salname)
Kaza (1868-1923) Aydın ? Aydın vilâyeti (salname)
Kaza (1924) Aydın
   
    (Söke Bir Güzel Anadolu I S:212 İsmail Caner Genç) Söke1919 yılında İtalyan ve 1922'de ise Yunanlar tarafından kısa bir süre işgal edilmiş ve Kurtuluş Savaşıyla bağımsızlığına tekrar kavuşmuştur    Söke adı üzerine Söke adı üzerine birçok yorum yapılmıştır. Bunların gerçeğe en yakın olanı; Bazı kaynaklarda; Söke isminin Anadolu'nun ilk halkı sayılan Luvilerin kullandığı dilde "Boğaz-Yarımada" anlamına gelen "Ska-" eki alarak Skaia olarak geçen bir sözcükten türediğinden bahsedilmektedir. "SKA" kök ismi Bilge Umar'a göre, ada, yarımada anlamında, Anadolu Luvi kökenli ve ardılı dillerde kullanılmaktadır. Birçok yabancı kaynakta Söke' ye Türkçe olarak "Su köyü - Su Koi" yani "Su köy" denildiği görülmektedir (C.Texier). Bazı yabancı kaynaklarda "Sokia-Suki?Sokion" olarak kullanılmaktadır. Wiegand Söke'ye, "Sokia","Su-Koi" (Su köyü) dediklerini, Söke'nin Orografik (Yamaç Yağışları) ve hidrografik özelliklerinin dikkat çekici olduğunu yazmıştır(Wiegand vd., 1904: 7). Dikkat edilirse gerek Luvi dilinde Sakia gerekse Su köyü ya da Sokia fonetik yani ses olarak çok benzemektedir.    Söke, kurulduğu yıllarda Büyük Menderes Nehri'ne yakın ve Söke Çayı kenarına kurulmuş bir köydü. Savuca deresi, gibi dereler Söke'yi çevreliyordu ve kışın sık sık su baskınlarıyla karşılaşıyordu. Bu nedenle Söke ismi Su köyü kelimesinden türemiştir. (Söke Bir Güzel Anadolu I s:184 İsmail Caner Genç) Ek bilgi için Söke Kaymakamlığı'nın katkısıyla basılan "Söke Bir Güzel Anadolu I" ve Söke Belediyesi'nin katkısıyla basılan "Söke Bir Güzel Anadolu II" isimli kitaplara bakılabilir.

Yayın Tarihi: 26.11.2019